top of page
  • Yazarın fotoğrafıBuket Başer

Anneler Günü'nün Ardından

Güncelleme tarihi: 11 May 2020



“Dışarı çıkmayacağım!” diye tutturdu annem.

“Ne yani, tuvalete ne zaman gideceğime de mi devlet karar verecek?” diyerek devam etti.

“Benim yaşımdaki insanlar ülkeleri, şirketleri yönetiyor. Bu nasıl bir saçmalık? “

O kadar haklıydı ki.

22 Mart’tan beri 65 yaş üzerindekilerin sokağa çıkmasına izin verilmiyordu. Bugün, Anneler Günü’nde lütfedip 4 saat gezme hakkı tanınmıştı. 65 yaş üzeri kendi kararlarını alabilecek akla sahip değil miydi?

Baktım işin içinden çıkamayacağım, sana bir “Anneler Günü kahvesi yapayım” diyerek konuyu değiştirdim.

Kahvesini alıp balkona geçti. Oturduğu yerden başladı sokaktaki insanları incelemeye. Yarım saat geçmemişti ki yanıma gelip sokaktaki insan manzaralarını anlatmaya başladı.

“Hafta içinde bile bu kadar kalabalık olmuyor” diye söylendi.

Sokakta minik gruplar oluşmuştu. İnsanların konuşma sesleri apartmanların üst katına kadar geliyordu. Sosyal mesafeye dikkat etmiyorlar, çoğu maske bile takmıyordu. Belli ki evde oturmaktan sıkılmış, mis gibi havayı özgürce solumak istemişlerdi. Özgürlüğün faturası haftaya Perşembe çıkacaktı. Bakalım vaka sayısında ne kadar artış olacaktı?

Sokaktaki herkes, haftaların acısını çıkartırcasına, sanki restorana gider gibi süslenmişti.

Yaşlıca bir kadın , ayağında pırıl pırıl parlayan düz lame ayakkabıları ve beyaz geniş kenarlı fötr şapkasıyla süslenmiş püslenmiş yanında ki arkadaşıyla sohbet ederek dolaşıyordu. Az ileride ki amca, bir elinde bastonu, diğer yanında refakatçisiyle karşı apartmanın bahçe duvarında oturmuş suyunu içiyordu. Belli ki yürümekten yorulmuş, dinleniyordu.

Köşeden dönen gençler, ellerinde ki pidelerden anladığımız kadarıyla fırından geliyordu. Birde apartmanların önüne gelip pencereden arkadaşlarını aşağı çağıranlar vardı.

Bizim mahalle komple sokaktaydı.

“Bugün dışarı çıkmayarak sokağa çıkma yasağını protesto eden tek kişi annem mi ?” diye düşünürken telefon çaldı. Arayan 65 yaş üzeri başka bir büyüğümüzdü.

Saatime bakıp telefonu açtım.

“Siz evde misiniz bu saatte? Saat daha 15:00 olmamış. Yoksa çıkmadınız mı dolaşmaya?” diye gülerek takılayım dedim. Demez olaydım!

“Ben maymun muyum?” diye terslendi karşı taraf.

“Kafesimizi açıp, gezmeye mi çıkartacaklar bizi? Sirk hayvanı mıyız biz?”

Evde zorla tutulan 65 yaş üzeri kesim kendini resmen aşağılanmış hissediyordu. Kendi kararını kendi veremiyor olmak hepsinin gururunu kırmıştı. Anneler Günü’nde keyif yapacaklarına, sinir içinde evde oturuyorlardı.

“Balkonda oturup güneşlerim daha iyi” diye söylenen telefondaki büyüğümü anlıyordum. Yasakların bir an önce sona ermesini dileyip, Anneler Günü’nü kutlayarak telefonu kapattım.

Kısa bir süre sonra Whatsapp’dan bir video mesajı geldi.

Videoda Aziz Yıldırım vardı.

Aziz Yıldırım, önce tribündekilere dönüp “Ahlaksızlar!” diye küfrediyor, sonra dönüp “Tüm annelerin Anneler Günü’nü kutluyorum.” diyordu.

“Şimdi Anneler Günü’mü kutlamış mı oldun?” diye cevap yazdım karşı tarafa. Hemen telefon çaldı.

“Ne varmış mesajımda, sen Fenerli değil misin?” diye sordu arayan.

“Tabi ki! “ dedim.

Ve Galatasaraylı taraf anında patladı.

“Siz bütün Fenerliler zaten aynısınız, hepiniz fanatiksiniz, ne demek ‘tabi ki’?”…

Anneler günüm mü kutlanıyor, dayak mı yiyorum anlayamadım. Gülmeye başladım.

“Ne dedim ki ben?” diye sordum.

“ ’Tabi ki’ dedin!” diye kızarak cevap verdi.

Gülmeye devam ettim. Telefonu kapatır kapatmaz bir mesaj daha geldi.

“Bütün anneler azizedir!” yazıyordu mesajda. Sevildik mi sövüldük mü anlayamadım.

Bu ne biçim Anneler Günü’ydü?

Neyse, dönelim benim çocukların cephesine.

“İki numara” uyanır uyanmaz mutfak masasına oturdu. Elini yüzünü yıkamamış, suratı uyumaktan şişmiş, hatta bir yanağında yastığın izi çıkmıştı.

Annem çaktırmadan “iki numara”ya Anneler Günü olduğunu hatırlattı. Belki sarılır filan diye yanına yanaştım. Bana sadece,

“Karnım çok aç!” dedi.

Ben yine gülmeye başladım. “Bu sabah kahvaltıda ne isterdiniz beyefendi? Sucuklu yumurta uygun mudur mesela?”

İki numara sucuğun “s”sini duyar duymaz sandalyesinde zıplamaya başladı.

“Sen harika bir annesin” deyiverdi. Böylece Anneler Günü hediyesini kapmış oldum.

“Bir numara” ise uyandığında pek cana yakın sayılmazdı. Önce yumurtası yeterince pişmemiş diye bir ton laf etti, yenisini yapayım dedim, istemedi. Sonra odasına kapandı. Aradan neredeyse bir saat geçtikten sonra Anneler Günü olduğunu anımsayıp, utana sıkıla sarıldı.

“Ergen işte, hiçbir şey beklememek gerek bu yaşta” derken büyük bir sürpriz oldu.

Yemek hazırlıkları tamamlanmış, fırından mis gibi kokular geliyordu.

Salona girmek istediğimde “iki numara” kapıda durup sırıtmaya başladı.

“Senin için ne yapabilirim anne?” diye sordu. Belli ki içeri girmemi istemiyordu.

Şöyle bir kafamı uzattım. Salondaki masa yemek için hazırlanmış, süslenmiş, peçeteler dizilmişti.

“Bir dümen var bu işte ama hadi hayırlısı” diyerek odama geri döndüm.

Beş on dakika sonra “yemek hazır” diye çağrıldım içerden. Süslenmiş püslenmiş masaya oturdum.

İki numara sırıtarak “masayı ben düzenledim” dedi. Ben tam sevinç naraları atmaya başlayıp “Ah oğlumun ellerine sağlık, ne de güzel olmuş” derken iki numara ciddileşerek,

“Yoo, abartılacak bir şey yok, herkes yapar bunu” diye yaptığı şeyi normalleştirdi.

Ve ardından “bir numara” elinde fırında pişirilmiş şahane bir et sote ile geliverdi.

“Bugün yemeği ben hazırladım” dedi 13 yaşındaki oğlum.

Nutkum tutuldu. Bazı çocuklar mutfaktan çıkmaz, benim ki ise hiç girmezdi. Ama bugün, ilk kez domatesleri, biberleri benim için doğramış, etleri güzelce baharat ve tuzla harmanlamıştı.

Bir de lezzetli olmuştu ki sormayın. Ben yemeğe iltifatlar yağdırırken bu defa da “bir numara” bana dönüp, “başkası yapsa bu kadar beğenmezdin, di mi? Ben yaptım diye böyle söylüyorsun.” dedi.

Çok beğendiğime inandırıncaya kadar akla karayı seçtim. İnansın diye neredeyse ağlayacaktım.

Günün devamı evin iki annesi arasında saatlerce sohbet ederek geçti.

Bu yıl, memleketimden insan manzaralarıyla dolu, kısıtlı sokağa çıkma izniyle unutulmayacak, yarı buruk yarı keyifli bir Anneler Günü oldu.

Her şeye rağmen en kötü günümüz böyle olsun.

Sevgiyle kalın,

68 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page