top of page
  • Buket Başer Nişel

45’e bir kala

Güncelleme tarihi: 10 May 2020


Siz siz olun tatlıyı bırakmak için doğum günü ayınızı sakın seçmeyin. Olamaz böyle bir Çin işkencesi! Bir yaş daha yaşlandığıma mı üzüleyim, üst üste önüme çıkartılan pastaları yiyemiyor olmama mı, bilemedim. Olan biteni anlatayım da siz karar verin.

Doğum günümden bir gün önce annemde oturuyoruz. Annem gözünün ucuyla mutfak tezgahındaki çikolatalı bulaşıkları göstererek, büyük bir gurur ve mutlulukla "Oğulların bugün senin için doğum günü pastası hazırladılar "dedi.

Yılbaşına kadar ağzıma tatlı sürmeyeceğim diye yeminler ettiğim bir dönemde, çocuklarım yemem için bana pasta mı yaptı? Hem de hayatlarında ilk defa. Pastayı yesem bir türlü, yemesem başka bir türlü. Güler misin, ağlar mısın? Halimi gören annem de ne yapacağını şaşırdı. Tatlı mücadelemin doğum günümde bile devam edeceğini öngörememiş ve bu pasta işine vesile olduğu için o da duruma hayli üzülmüştü. Artık ne olduysa çocuklar ertesi gün gelip "Annecim, sana ellerimizle pasta yapmıştık ama tutmadı o yüzden başka şey yiyeceksin" dediler. Pasta tutmadı mı, tutturulmadı mı? Ortada bir şike var mı? Hiç kurcalamadım orasını...

Doğum günümde ofise geldim. Masamda kocaman, üzeri "B" harfleriyle dolu şahane bir kutu. Kutunun içinde ne görsem beğenirsiniz? Bin bir çeşit çikolata ve şeker. Ben tatlıyı çok sevdiğim için, yeni yaşım çok tatlı geçsin diye almış arkadaşlarım. Bayıldım tabii, çok özel çok güzel bir düşünce.

Hele ki ismimin baş harfleriyle dolu kutuya en çok bayıldım! Ağzımın suları aka aka seyrettim onu. 1 Ocak'ta hepinizi yiyeceğim diye söz verip ellerim titreyerek kapattım kapağını.

Bir iki saat sonra üst kattan çağırdılar. Bizim şirket ritüelidir, yaş günü olana üst katta pasta kesilir. Gerçi benim tatlı yemediğimi şirketin %85'i biliyor, bana pasta almış olmamalılar diye rahat rahat çıktım üst kata. Sonuçta tatlıyla mücadelem hakkında bir sürü iş arkadaşımla konuşmuştum. Bu konuda yazmıştım da, bir çoğu da okumuştu. Yok canım, bana pasta almış olamazlar! Ama almışlar işte! Hem de bence tarihte görülmüş en iştah açıcı çilekli ve muzlu pastadan almışlar

Gerçekten "Hayırrrr!" diye haykırmışım. Belli ki herkes doğum günümde kendime bir istisna yapacağımı düşünüyordu ama ben oldukça inatçı çıkmıştım.

Tatlı travmalarını atlatmaya çalışırken telefon çaldı. Arayan çook eski ve yakın bir arkadaşımdı. Doğum günümü kutladı ve dedi ki:

"E, Buket, 45'e bir kala neler yapıyorsun?"

Bana önce bir kal geldi telefonda. Neden bahsettiğini anlayamadım. "45 mi?" dedi. 45, çok uzakta değil miydi? Yanlış mı hesaplıyordu? İyi de, eşi benim sınıf arkadaşım, yaşıtım, hadi benim yaşımı bilmiyor, kocasınınkini de mi bilmiyor? Olacak iş mi bu? Ben bu kadar uyumuş olabilir miydim?

Yani henüz "40" yaşında olduğumu kimselere söyleyemezsen gerçekten "45" mi olmak üzereydim? Biz Türkler, ne kadar da meraklıydık yaşımızı büyütmeye.

45 şokunu atlatmaya çalışırken bir başka arkadaşım daha aradı. Yaşı 50 üzeri olan cıvıl cıvıl, hayat dolu bir arkadaşım. O da tüm içtenliğiyle doğum günümü kutladı ve ekledi:

"Buketcim, bu günlerinin değerini iyi bil. Bunlar kadınlığının en güzel SON yılları. 50'lere gelip aynaya baktığında neden bahsettiğimi anlayacaksın.

"Ya n'oluyo ya? Teker teker gelin! Ne biçim doğum günü bu? Benim coşku içinde filan olmam gerekmiyor muydu? Neredeyse depresyona girmek üzereyim.

Ama bitmedi tabii beni eşsiz yaş günüm. Ofisten çıkıp başka bir iş arkadaşımıza gittik. Orada da karşıma kocaman yiyemediğim bir pasta çıktı. Çok teşekkür ederek ve yine ağzımın suları akarak mumları üfleyip, oturdum yerime.

Tüm bunların üzerine bir de Hatay'dan telefon geldi. Telefondaki kişi "size bir tepsi künefe gönderecektim..." diye söze başladı, yemin ediyorum bayılacaktım o anda. Kesin gizli kamera şakası filan olmalıydı bu yaşadıklarım, ya da evren gücümün sınırlarını sınıyordu herhalde...

Ve günün son vuruşunu da akşam canım annem yaptı.

"Sana bir sürprizim var" deyip cebinden bir Milli Piyango bileti çıkardı. "Hadi bakalım" dedim. Doğum günüm şerefine bir de milyoner olurmuşum...

"Bu herhangi bilet değil" diye devam etti annem. "Son iki hanesi senin yeni yaşın" diye tamamladı büyük bir heyecanla. "Ne şeker, yaşımı bulana kadar, bütün koçanı karıştırmış olmalı" diye düşündüm. Bileti elime aldım, son iki hanesine baktım ve yine karşımdaydı işte. Artık kaçacak bir yerim kalmamıştı. Ana kucağında da bulmuştu beni. ,"44!"

"Anne" dedim "Ben gerçekten 44 mü oldum?"

"E tabi dedi, 43 bitti, 44'e giriyorsun." Artık annem de böyle diyorsa, kaçacak deliğim kalmadı.

O halde hodri meydan! Hadi gel de görelim bakalım! Demek "45'e bir kaldı!.."

Sevgiyle kalın,

29 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page